Dünya’dan Gökhan Turhan‘ın yazısına bakılırsa milattan Evvel 2 binli senelerda Kral Nemrut, Hz. İbrahim’i tek yaradana inandığı için yakmaya karar verir. Halkına verdiği buyruk ile krallıktaki bütün ağaç ve odun kesimlerini büyük bir meydanda toplatır.
Hal bu biçimde olunca konutlarda de yemek pişirmek için odun kesimi kalmamıştır. Alışılmış ateşin de yasak olduğunu unutmamak gerekir. İşte bu yasaklardan bihaber olan bir avcı, avladığı geyiği meskenine getirerek eşinden pişirmesini ister. Avcının eşi, hükümdarın ateş yakma yasağını anlatır.
Avcı da çaresiz emre itaat eder. Avcı geyiğin sağ art budunu ayırır, ince ince taşla döverek ezer. Bulgur, biber ve tuz katarak, ezdiği et ile bunları uygunca yoğurur. Çiğ köftenin birinci defa bu avcı ve ailesi tarafınca yapıldığı rivayet edilir.
Sıhhate ve sohbete güzel geliyor
Her ne kadar kıssa Adıyaman’da yaşansa da çiğ köftenin sahipliği de kentin hudutlarından çıkar. Şanlıurfa, Adana, Gaziantep, Diyarbakır, Malatya, Elazığ üzere kentler de kendini sevdirir çiğ köfte. Hatta rekabet bile çıkar coğrafya ortasında. Urfalıların “yımırtalı küfte” olarak farklı bir tarifle yaptı çiğ köfte sıhhate da aslında epeyce faydalıdır.
Bulgur, isot, kıyılmış et, salça, soğan, maydanoz ve çeşitli baharatların yoğurulup karıştırılması ile hazırlanan, çoklukla marul ve lavaş ile servis edilen çiğ köfte insan bedenine A ve C vitamini desteği yapar, kolesterolü düşürücü tesiri de vardır. Acı tüketmenin kalp hastalıkları riskini aşağı düzeylere çektiği de doktorlar tarafınca daima vurgulandığını da hatırlatmakta yarar var.
İsmine şiirler yazılan, türküler yakılan çiğ köftenin sohbete ve müziğe de muhtaçlık duyduğunu, sıra geceleriyle renklendiğini unutmayalım. Türkiye’de biroldukca firmanın markalaştırmak için ağır gayret sarf ettiği çiğ köfteyi ulusal bir renk olarak sahiplenmemiz gerekiyor. Dünyanın şimdi her coğrafyasından Nemrut’a gelen turistlerin çiğ köfteyle tanışması, bu lezzetin ekonomik manada da yolunu açacaktır.
Yatırım tavsiyesi içermez.
Hal bu biçimde olunca konutlarda de yemek pişirmek için odun kesimi kalmamıştır. Alışılmış ateşin de yasak olduğunu unutmamak gerekir. İşte bu yasaklardan bihaber olan bir avcı, avladığı geyiği meskenine getirerek eşinden pişirmesini ister. Avcının eşi, hükümdarın ateş yakma yasağını anlatır.
Avcı da çaresiz emre itaat eder. Avcı geyiğin sağ art budunu ayırır, ince ince taşla döverek ezer. Bulgur, biber ve tuz katarak, ezdiği et ile bunları uygunca yoğurur. Çiğ köftenin birinci defa bu avcı ve ailesi tarafınca yapıldığı rivayet edilir.
Sıhhate ve sohbete güzel geliyor
Her ne kadar kıssa Adıyaman’da yaşansa da çiğ köftenin sahipliği de kentin hudutlarından çıkar. Şanlıurfa, Adana, Gaziantep, Diyarbakır, Malatya, Elazığ üzere kentler de kendini sevdirir çiğ köfte. Hatta rekabet bile çıkar coğrafya ortasında. Urfalıların “yımırtalı küfte” olarak farklı bir tarifle yaptı çiğ köfte sıhhate da aslında epeyce faydalıdır.
Bulgur, isot, kıyılmış et, salça, soğan, maydanoz ve çeşitli baharatların yoğurulup karıştırılması ile hazırlanan, çoklukla marul ve lavaş ile servis edilen çiğ köfte insan bedenine A ve C vitamini desteği yapar, kolesterolü düşürücü tesiri de vardır. Acı tüketmenin kalp hastalıkları riskini aşağı düzeylere çektiği de doktorlar tarafınca daima vurgulandığını da hatırlatmakta yarar var.
İsmine şiirler yazılan, türküler yakılan çiğ köftenin sohbete ve müziğe de muhtaçlık duyduğunu, sıra geceleriyle renklendiğini unutmayalım. Türkiye’de biroldukca firmanın markalaştırmak için ağır gayret sarf ettiği çiğ köfteyi ulusal bir renk olarak sahiplenmemiz gerekiyor. Dünyanın şimdi her coğrafyasından Nemrut’a gelen turistlerin çiğ köfteyle tanışması, bu lezzetin ekonomik manada da yolunu açacaktır.
Yatırım tavsiyesi içermez.