Kadir
New member
Yükseklik Ölçüsü Nedir? — Bir Hikâyenin İçinde Ölçülen İnsanlık
Selam forumdaşlar,
Bugün size biraz farklı bir şey anlatmak istiyorum. Öyle teknik bir konu gibi durabilir başta — “yükseklik ölçüsü” deyince akla metreler, rakamlar, cetveller geliyor belki… Ama ben size başka bir ölçüden bahsedeceğim. Kalbin, gururun, sevginin ve anlayışın ölçüsünden.
Bir kahve eşliğinde, belki bir yağmurun altına düşen düşüncelerle yazıyorum bu satırları. Çünkü bu hikâyede “yükseklik” sadece rakam değil, insanın iç dünyasındaki bir dağ gibi. Tırmandıkça değişen manzaralar, düştükçe daha net görülen hakikatler var.
---
1. Başlangıç Noktası: Aynı Düzlemde Buluşamayan İki Ruh
Ali, stratejik düşünen bir adamdı. Hayat onun için bir satranç tahtasıydı. Her hamleyi önceden hesap eder, duyguların bulanıklığına yer vermezdi.
Zeynep ise tam tersine, bir duygunun içine girer, onu yaşar, hisseder, sonra paylaşırdı. Onun dünyasında “ölçü” yoktu; hissettiği kadar derindi her şey.
Bir gün, küçük bir dağın yamacında yürürken, Zeynep bir anda durdu. “Ali,” dedi, “bu dağın yüksekliği ne kadar biliyor musun?”
Ali hemen cebinden telefonunu çıkarıp, yükseklik ölçüm uygulamasını açtı. “Burada 1623 metre yazıyor.”
Zeynep gülümsedi. “Benim için çok daha fazla,” dedi. “Çünkü seninle buradayım. Ve içimdeki heyecan, sanki Everest’in zirvesindeymişim gibi.”
Ali bir an durdu, sonra sessizce yürümeye devam etti. O an, aralarındaki farkın metrelerle ölçülemeyeceğini ilk kez hissetti.
---
2. Yükseklik Ölçüsü: Rakam mı, Duygu mu?
İlişkilerde bazen bir taraf ölçer, diğer taraf hisseder.
Ali her şeyi planlamak isterdi — nereye gidilecek, hangi yol daha kısa, hangi rota daha güvenli.
Zeynep ise her seferinde durur, manzarayı izler, rüzgârın sesini dinlerdi.
Bir tartışmalarında Ali sinirle “Bir şeyi de ölçmeden, düşünmeden yapma Zeynep!” diye bağırdı.
Zeynep sakin bir sesle, “Ben ölçüyorum Ali, ama senin anlayacağın türden değil,” dedi.
“Nasıl yani?”
“Ben duygularla ölçüyorum. İnsan, sevgisini santimetreyle ölçmez. Kalbiyle hisseder.”
O an Ali sustu. Çünkü ilk kez, Zeynep’in “yükseklik” dediği şeyin, aslında duyguların derinliği olduğunu anladı.
---
3. Rüzgârın Üstünde: Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi
Ali bir mühendis olarak düşünürdü: Her dağın zirvesi, bir formülle hesaplanabilir.
Ama Zeynep bir öğretmendi: Her öğrencinin kalbi, sabırla hissedilirdi.
Bir gün yine dağa tırmanırken, Zeynep nefes nefese kalmıştı. Ali’nin planladığı rota çok dikti.
“Burası tehlikeli,” dedi Zeynep, “biraz soluklanalım.”
“Zaman kaybı olur,” dedi Ali, “zirveye kadar üç saatlik mesafe kaldı.”
Zeynep, gözleriyle ufka baktı: “Zirveye vardığımızda, manzaranın tadını çıkaracak halimiz kalmazsa, o zirve ne işe yarar Ali?”
O söz, Ali’nin içinde yankılandı. Erkeklerin stratejik aklı bazen yolu hızlandırır, ama kadınların sezgisi o yolun anlamını hatırlatır.
---
4. Ölçü Değiştiğinde: Düşerken Öğrenilen Yükseklik
Bir fırtına koptu. Rüzgâr sertti, yağmur yüzlerine çarpıyordu. Ali’nin hazırladığı rota, kayganlaşmıştı.
Bir an ayağı kaydı ve Ali yere düştü. Dizinden kan akıyordu.
Zeynep hemen yanına koştu, elini uzattı.
Ali o an anladı: Gerçek yükseklik, zirvede yalnız durmak değil, düşerken biri seni tutuyorsa hissettiğin o güvenmiş.
Zeynep onun yarasını sararken, “Bak Ali,” dedi, “bazen yüksek olmak, başkalarının üstüne çıkmak değildir. Bazen, yanında olabilmektir.”
O günden sonra Ali’nin ölçüm araçları değişti. Artık o, metrelerle değil, anlarla ölçüyordu hayatı.
---
5. Kalbin Rakımı: İçsel Bir Zirve
Aylar geçti. Ali ile Zeynep artık birlikte yürüdükleri her patikada konuşuyorlardı — biri planı yapıyor, diğeri anlamını katıyordu.
Bir gün Ali durdu, cebinden eski ölçüm cihazını çıkardı, Zeynep’e uzattı:
“Artık buna ihtiyacım yok,” dedi.
Zeynep şaşırdı. “Peki, yüksekliği nasıl ölçeceksin?”
Ali gülümsedi. “Senin gözlerindeki huzurla.”
O an Zeynep’in gözlerinden yaşlar süzüldü. Çünkü gerçek yükseklik, birlikte çıkılan yoldu.
---
6. Forumdaşlara Bir Söz: Senin Yüksekliğin Neresi?
Bu hikâyeyi neden anlattım biliyor musunuz dostlar?
Çünkü bazen biz de hayatın rakamlarına, planlarına, başarılarına takılıp kalıyoruz.
Oysa “yükseklik ölçüsü”, aslında ne kadar derinden sevebildiğimiz, ne kadar affedebildiğimiz, ne kadar anlayabildiğimizle ilgili.
Belki sizin de bir “Ali” ya da “Zeynep” hikâyeniz vardır.
Belki siz de biriyle aynı zirveye çıkmayı denediniz ama farklı yollardan yürüdünüz.
Belki de hâlâ kendi iç zirvenize ulaşmak için çabalıyorsunuz.
Şimdi size soruyorum forumdaşlar:
Sizce yükseklik ölçüsü nedir? Rakam mı, duygu mu?
Birini ölçmeden sevebilir miyiz? Yoksa sevdikçe mi yükseliriz?
Kalbinizin rakımını, düşüncelerinizi paylaşın… Belki hep birlikte, insan olmanın en yüksek noktasını buluruz.
---
Son Söz
Her dağ bir hikâyedir, her zirve bir sınav.
Ama en güzel yükseklik, iki kalbin aynı gökyüzünde buluştuğu andır.
Ve belki de, yükseklik ölçüsünün gerçek anlamı tam da budur:
Birlikte yükselmek, birlikte düşmemek.
Selam forumdaşlar,
Bugün size biraz farklı bir şey anlatmak istiyorum. Öyle teknik bir konu gibi durabilir başta — “yükseklik ölçüsü” deyince akla metreler, rakamlar, cetveller geliyor belki… Ama ben size başka bir ölçüden bahsedeceğim. Kalbin, gururun, sevginin ve anlayışın ölçüsünden.
Bir kahve eşliğinde, belki bir yağmurun altına düşen düşüncelerle yazıyorum bu satırları. Çünkü bu hikâyede “yükseklik” sadece rakam değil, insanın iç dünyasındaki bir dağ gibi. Tırmandıkça değişen manzaralar, düştükçe daha net görülen hakikatler var.
---
1. Başlangıç Noktası: Aynı Düzlemde Buluşamayan İki Ruh
Ali, stratejik düşünen bir adamdı. Hayat onun için bir satranç tahtasıydı. Her hamleyi önceden hesap eder, duyguların bulanıklığına yer vermezdi.
Zeynep ise tam tersine, bir duygunun içine girer, onu yaşar, hisseder, sonra paylaşırdı. Onun dünyasında “ölçü” yoktu; hissettiği kadar derindi her şey.
Bir gün, küçük bir dağın yamacında yürürken, Zeynep bir anda durdu. “Ali,” dedi, “bu dağın yüksekliği ne kadar biliyor musun?”
Ali hemen cebinden telefonunu çıkarıp, yükseklik ölçüm uygulamasını açtı. “Burada 1623 metre yazıyor.”
Zeynep gülümsedi. “Benim için çok daha fazla,” dedi. “Çünkü seninle buradayım. Ve içimdeki heyecan, sanki Everest’in zirvesindeymişim gibi.”
Ali bir an durdu, sonra sessizce yürümeye devam etti. O an, aralarındaki farkın metrelerle ölçülemeyeceğini ilk kez hissetti.
---
2. Yükseklik Ölçüsü: Rakam mı, Duygu mu?
İlişkilerde bazen bir taraf ölçer, diğer taraf hisseder.
Ali her şeyi planlamak isterdi — nereye gidilecek, hangi yol daha kısa, hangi rota daha güvenli.
Zeynep ise her seferinde durur, manzarayı izler, rüzgârın sesini dinlerdi.
Bir tartışmalarında Ali sinirle “Bir şeyi de ölçmeden, düşünmeden yapma Zeynep!” diye bağırdı.
Zeynep sakin bir sesle, “Ben ölçüyorum Ali, ama senin anlayacağın türden değil,” dedi.
“Nasıl yani?”
“Ben duygularla ölçüyorum. İnsan, sevgisini santimetreyle ölçmez. Kalbiyle hisseder.”
O an Ali sustu. Çünkü ilk kez, Zeynep’in “yükseklik” dediği şeyin, aslında duyguların derinliği olduğunu anladı.
---
3. Rüzgârın Üstünde: Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi
Ali bir mühendis olarak düşünürdü: Her dağın zirvesi, bir formülle hesaplanabilir.
Ama Zeynep bir öğretmendi: Her öğrencinin kalbi, sabırla hissedilirdi.
Bir gün yine dağa tırmanırken, Zeynep nefes nefese kalmıştı. Ali’nin planladığı rota çok dikti.
“Burası tehlikeli,” dedi Zeynep, “biraz soluklanalım.”
“Zaman kaybı olur,” dedi Ali, “zirveye kadar üç saatlik mesafe kaldı.”
Zeynep, gözleriyle ufka baktı: “Zirveye vardığımızda, manzaranın tadını çıkaracak halimiz kalmazsa, o zirve ne işe yarar Ali?”
O söz, Ali’nin içinde yankılandı. Erkeklerin stratejik aklı bazen yolu hızlandırır, ama kadınların sezgisi o yolun anlamını hatırlatır.
---
4. Ölçü Değiştiğinde: Düşerken Öğrenilen Yükseklik
Bir fırtına koptu. Rüzgâr sertti, yağmur yüzlerine çarpıyordu. Ali’nin hazırladığı rota, kayganlaşmıştı.
Bir an ayağı kaydı ve Ali yere düştü. Dizinden kan akıyordu.
Zeynep hemen yanına koştu, elini uzattı.
Ali o an anladı: Gerçek yükseklik, zirvede yalnız durmak değil, düşerken biri seni tutuyorsa hissettiğin o güvenmiş.
Zeynep onun yarasını sararken, “Bak Ali,” dedi, “bazen yüksek olmak, başkalarının üstüne çıkmak değildir. Bazen, yanında olabilmektir.”
O günden sonra Ali’nin ölçüm araçları değişti. Artık o, metrelerle değil, anlarla ölçüyordu hayatı.
---
5. Kalbin Rakımı: İçsel Bir Zirve
Aylar geçti. Ali ile Zeynep artık birlikte yürüdükleri her patikada konuşuyorlardı — biri planı yapıyor, diğeri anlamını katıyordu.
Bir gün Ali durdu, cebinden eski ölçüm cihazını çıkardı, Zeynep’e uzattı:
“Artık buna ihtiyacım yok,” dedi.
Zeynep şaşırdı. “Peki, yüksekliği nasıl ölçeceksin?”
Ali gülümsedi. “Senin gözlerindeki huzurla.”
O an Zeynep’in gözlerinden yaşlar süzüldü. Çünkü gerçek yükseklik, birlikte çıkılan yoldu.
---
6. Forumdaşlara Bir Söz: Senin Yüksekliğin Neresi?
Bu hikâyeyi neden anlattım biliyor musunuz dostlar?
Çünkü bazen biz de hayatın rakamlarına, planlarına, başarılarına takılıp kalıyoruz.
Oysa “yükseklik ölçüsü”, aslında ne kadar derinden sevebildiğimiz, ne kadar affedebildiğimiz, ne kadar anlayabildiğimizle ilgili.
Belki sizin de bir “Ali” ya da “Zeynep” hikâyeniz vardır.
Belki siz de biriyle aynı zirveye çıkmayı denediniz ama farklı yollardan yürüdünüz.
Belki de hâlâ kendi iç zirvenize ulaşmak için çabalıyorsunuz.
Şimdi size soruyorum forumdaşlar:
Sizce yükseklik ölçüsü nedir? Rakam mı, duygu mu?
Birini ölçmeden sevebilir miyiz? Yoksa sevdikçe mi yükseliriz?
Kalbinizin rakımını, düşüncelerinizi paylaşın… Belki hep birlikte, insan olmanın en yüksek noktasını buluruz.
---
Son Söz
Her dağ bir hikâyedir, her zirve bir sınav.
Ama en güzel yükseklik, iki kalbin aynı gökyüzünde buluştuğu andır.
Ve belki de, yükseklik ölçüsünün gerçek anlamı tam da budur:
Birlikte yükselmek, birlikte düşmemek.