ÖSYM engelli kura ile memur tercıhlerı ne zaman 2024 ?

Kadir

New member
ÖSYM Engelli Kura İle Memur Tercihleri: Sistem Ne Kadar Adil?

2024 yılı için ÖSYM tarafından yapılacak engelli kura ile memur yerleştirme süreci, her yıl olduğu gibi yine gündemi oldukça meşgul edecek gibi görünüyor. Ancak bu süreç, sadece yerleştirmelerin nasıl yapıldığıyla ilgili değil; aynı zamanda adalet, eşitlik ve fırsat eşitliği gibi çok daha derin meseleleri de gündeme getiriyor. Bu yazıda, engelli bireylerin kamu sektöründeki istihdam süreçlerine dair eleştirel bir bakış açısı sunacağım. Bu sistemin hem stratejik eksikliklerini hem de toplumsal anlamda yarattığı yanlışlıkları masaya yatıracağım.

Çok fazla kurum ve kuruluş, engelli memur alımını sadece ‘kuraya’ bağlayarak işi sanki bu kadarla hallediyormuş gibi gösteriyor. Ama şunu unutmamalıyız: Gerçek anlamda fırsat eşitliği sağlamak, sadece engelli bireyleri sınavlarda veya kurada yerleştirmekten çok daha fazlasını gerektiriyor. Bu noktada, hem erkeklerin daha stratejik ve çözüm odaklı bakış açılarıyla hem de kadınların empatik ve insan odaklı yaklaşımıyla sürece nasıl bakmamız gerektiğini tartışalım.

---

Kura: Adaletin Maskesi mi?

Öncelikle, engelli bireylerin memur olarak atanma sürecindeki en temel soru, kura ile atama sisteminin adil olup olmadığıdır. Engelli bir birey, çeşitli bedensel ya da zihinsel engellerle mücadele ederken, aynı zamanda bir kamu kurumunda çalışmaya başlamak istiyor. Ancak bu kişinin memuriyet için belirli bir alanda yeterliliğe sahip olup olmadığını sorgulayan bir süreçten geçmek yerine, sadece kura ile belirleniyor. Peki, gerçekten adil bir sistem bu mu?

Bu durumu erkeklerin stratejik bakış açısından ele aldığımızda, kuranın tamamen şansa bağlı olması, ciddi bir eşitlik sorunu yaratıyor. Kamu sektöründe çalışmaya başlamak isteyen engelli bir birey, şans eseri doğru kura ile atanabiliyor. Bu durum, yetkinlik ve kabiliyetin önüne geçiyor ve dolayısıyla engelli bireylerin iş gücüne katılımını engelliyor. Sonuçta, kurayla yerleşen bir kişinin iş yerinde gerçekten verimli olup olmayacağı tamamen tesadüflere bağlı hale geliyor. Birçok iş kolunda engelli bireylerin önünde engeller varken, bu sistem, engelli bireylerin en önemli hakları olan ‘eşit fırsatlar’ ilkesine ne kadar uyuyor? Bu soruyu soruyor ve üzerinde durmak gerekiyor.

---

Empati: Toplumun Gözünden Göremezsek Ne Olur?

Kadınların daha çok empatik bakış açılarıyla durumu ele aldığımızda ise başka bir noktaya odaklanmak gerekiyor. Engelli bireylerin kamu sektöründe yer alması, sadece onların hayatını değil, aynı zamanda toplumun genel refahını da artırabilir. Ancak bu süreç, sadece bürokratik engelleri aşmakla kalmamalı; toplumsal bir anlayışın dönüşmesi de gerekmektedir.

Kadınların empatik bakış açısına göre, engelli bireylerin istihdamı yalnızca "atama" süreciyle sınırlı olmamalıdır. Bir engelli birey, bir kurumda çalışmaya başladığında, sadece fiziksel engelleriyle değil, aynı zamanda toplumsal engellerle de mücadele etmek zorundadır. Örneğin, engelli bir kadın, hem fiziksel hem de toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle daha fazla yüzleşebilir. Bu durumu göz önünde bulundurduğumuzda, sadece kuraya dayalı bir yerleştirme sürecinin yetersiz kaldığı ve daha fazla toplumsal desteğin gerektiği aşikar.

İyi bir iş yerinin, engelli çalışanları yalnızca kurayla seçmek yerine, onların psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarına da duyarlı olması gerekir. Ancak ne yazık ki, bu yaklaşım genellikle göz ardı ediliyor. Kadınların sosyal duyarlılıkları, bu konuda daha fazla farkındalık yaratabilir ve engelli bireylerin karşılaştığı zorlukları daha insancıl bir şekilde tartışabiliriz.

---

Bürokrasi ve Sosyal Politikalardaki Zayıf Yönler

Gelelim bu atama sisteminin aslında daha derinlere gömülü olan sorunlarına. Bürokratik açıdan, engelli bireylerin memuriyet başvuruları genellikle çok bürokratik engelle karşılaşıyor. Engelli adaylar için sadece bir “kura” düzenlenmesi, onları sanki yalnızca birer ‘istihdam aracı’ gibi görme hatasına yol açıyor. Gerçekten de engelli bireylerin kamu sektöründe aktif olarak yer alabilmesi için, kuralları ve süreçleri daha ince elenip sık dokunmalı. Ama en önemlisi, “engelli memur” kavramı sadece iş gücü kaynağı olmamalıdır; bu insanlar da birer birey, yaşam haklarına saygı gösterilmesi gereken insanlardır.

Bürokratik ve toplumsal düzeydeki bu sorunları çözmenin yolları nedir? Eğer sistem gerçekten eşitlikçi ve adil olsaydı, engelli bireylerin kamu sektörüne girmesi için daha fazla toplumsal entegrasyon ve kurumsal duyarlılık sağlanabilir miydi? Bu sorular, üzerinde daha çok düşünülmesi gereken sorulardır.

---

Sosyal Eşitlik: Bu İşin Sonu Nerede?

Sonuç olarak, engelli bireylerin kamu sektörüne atanması süreci, sadece kuraya dayalı bir sistemle sınırlı kalmamalıdır. Bu süreç, daha kapsamlı bir anlayış gerektirir: Evet, kurayla yerleşim bir yöntem olabilir, ancak asıl önemli olan, engelli bireylerin fiziksel, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran kapsayıcı bir sistemdir. Hem erkeklerin stratejik hem de kadınların empatik bakış açılarıyla bu konuyu tartışmak, bu adaletsizliği ortadan kaldırmak adına önemli bir adım olacaktır.

Peki sizce, engelli bireyler için kura sistemi yeterli mi? Gerçekten adaletli bir yerleştirme yapılabiliyor mu, yoksa sadece işin kolayına mı kaçılıyor? Sosyal politika açısından neler yapılabilir? Bu konuda daha fazla değişiklik yapılmalı mı?
 
Üst